Dizginledi kendini, o yazana kadar yazmam dedi söz verdi kendine. İşte şimdi Selim bambaşka birine dönüşecek ve okuduğu kitapları hatırlayacaktı. Ne “Love Bombing” yani Aşk Bombası, ne de “Gaslighting” yani aslında, Gaslighting teriminin doğuşu bir tiyatro oyunu ile olur. 1938 yılında sahnelenen Gas Light isimli oyunda Jack her gece eşinden habersiz gaz lambasının ışığını biraz kısar ve eşi Bella da ışığın her geçen gün daha az ışık verdiğini kocasına söyler fakat Jack bunu kabul etmez, eşinin hayal gördüğünü, akıl sağlığını yitirdiğini, böyle bir şeyin olmadığını söyler. Bella da artık kendinden ve kendi gerçeklerinden şüphe etmeye başlayıp gördüklerini sorgulardı. Bu sebeple ne de bunu yapacaktı. Sadece manipülasyon tuzağı uygulayacaktı. Manipülatif davranıp, onu kendi çıkarları doğrultusunda etkileyecek, güç ve kontrol elde ederek istediğini zamanla kazanacaktı. Yalan bir aşk oyunu oynayacak ve kaderini tümüyle değiştirecek gibiydi. Onun zayıf noktalarını kullanacak, gerektiğinde yalan söyleyecekti, daima onu yargılayacak ve eleştirip küçükseyecekti. Selim bambaşka biri olacaktı artık. Çılgın fikirleri de vardı kafasında. Merak duygusu uyandırarak kendine çekmeyi planlıyordu. Gerekirse en sağlam manipülasyonunu uygulayıp onunla yalandan sevgili bile olacaktı. Yazmamaya yemin içmişti. Şirkete gidiyor, işini yapıp evine dönüyordu. Birkaç gün Şule’den hala ses çıkmamıştı. Ama Selim çok rahattı. Şule ile bir şekilde yemekte veya şirkette bir yerlerde denk geldiğinde aşırı cool davranıyordu. Bir süre sonra Şule’nin dikkatini çoktan çekmişti. Bir gün, mesai çıkışı denk geldi Şule ile ve göz göze gelmişti artık. Ama hala selam dahi vermiyor inat ediyordu Selim. Şule ise yanına gelerek, “yaşıyor musun sen ya?” dedi. Selim, rahat tavır ile çok yoğun olduğunu söyleyerek, meşguliyet manipülasyonunu uyguluyordu bir bakıma. Daha meşgul olduğu işleri olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyordu. Şule, “metro ile gideceksen beraber geçelim mi? diye sordu. (Selim'e yol göster üstat! Biraz düşünmelisin bence)