top of page

Gelmesini beklemeliyim dedi kendi kendine. Asansöre bindi ve on üçüncü kata çıktı. İşine koyulmuş çalışıyordu. Ama bir yandan da gözü ile saati takip ediyordu. Metrodan ineceği zamanı kolluyordu bir yandan da. Selim, başkaları gibi umursamaz biri olmak istemiyordu. Elindeki tüm sevgiyi vermek istiyordu. Gözlerini kapatıyor derin düşüncelere dalıyordu. Tam aradığımı buldum diyor, ancak bir sorun kesin çıkacak diye kodlamayı da eksik etmiyordu. Ya eski sevgilisinden yaralı oluyor ya da gidecek oluyor diye söyleniyor. Kime elimi uzatsam kalbi yaralı diyordu. Aslında, herkesin güven problemi var ve Selim'in aradığı kişinin de kanadı kırıktı. Her şeye rağmen göze almıştı tüm bunları. Şimdi yirmi beşinci kata çıksa tesadüf olmayacaktı. Unutmuş gibi yapıp onu gördüğünde vermesi gerektiğini düşünüyordu. Az kalmıştı gelmesine. Giriş katta yalandan biraz zaman öldürürken spontane denk gelip, onu gördüğünde; “günaydın Şule, aaa eldivenlerin vardı di mi bende” diye vermeyi planlıyordu.. (Üstat acele et bu çocuk çıkmazda!)

bottom of page